NESRİN AYKAÇ


SEÇİM ÖNCESİ VE SONRASI

Fotoğraf paylaşımlarında çok sık karşılaştığımız öncesi ve sonrası fotoğrafları gibi durumlar. Seçim öncesi ve sonrası fotoğraflar az farkla aynı.


SEÇİM ÖNCESİ VE SONRASI 


Nesrin Aykaç


Fotoğraf paylaşımlarında çok sık karşılaştığımız öncesi ve sonrası fotoğrafları gibi durumlar. Seçim öncesi ve sonrası fotoğraflar az farkla aynı. Henüz değişen bir şey yok gibi. Elbette sonuçlar kimilerine olumlu, diğerlerine göre olumsuz görünecek, bu kaçınılmaz. Çoğulcu demokrasilerde çoğunluğun istediği olacak. Neyse olumlu mu olumsuz mu vazgeçtik, "ölümsüz" olduğuna sevindik.

Sonuç hiç de şaşırtıcı değildi. Sağduyu sahibi kişiler seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra fazla şaşkınlığa uğramadılar. Şok geçirmediler. Seçimden önce bu kadar yayın, araştırma, ölçüm, yorum, forum gözlerimize adeta sokulurken böyle bir sonucun aklımızdan geçmemesi mümkün değildi.

Seçim öncesi Twitter'da takip ettiğim genç bir araştırmacı  bir tweetinde 1950'li yıllardan bu yana yapılan seçimlerdeki oy dağılımını temel büyük partiler üzerinden rakamsal olarak paylaşınca ortaya çıkacak resmi görmüştüm. O tweet benim seçim sonuçlarında tahminimi belirledi. Nitekim de büyük ekip biz Aykaçlar sonucu doğru tahmin edenlerdeniz. Hani hep böyle anlarda söylediğimiz bir söz vardır; "Belliydi zaten."

Bu arada siyasi konularda yazı yazmamı istemeyen sürekli beni uyaran, tembihleyen annem Aslıhan Aykaç da kendini siyasete kaptırıp seçim üzerine yazılar yazmaya başlayınca elimde olmadan eski günlere döndüm. Neden ben yazmayacakmışım? Benim başım kel mi? Benim saçlarım da Cengiz Çandar'ın saçları gibi beyaz değil mi? İstesem milletvekilinin vekilinin vekili bile olurum.

Siyasete ısınma çalışmalarım devam edecek. Yazmaya ve okumaya başladım. Son okuduğum yazılardan biri araştırmacı yazar Mustafa Öztürk'ün seçim sonuçlarını önce ülke sonra Mardin bazında değerlendirdiği köşe yazısı. Hem şiirsel hem esprili anlatımıyla harika bir yazı. Özellikle seçim öncesi pazarlıklarla ortamın "at pazarı"na dönüşüne,  soğanın Soğan Bey oluşuna, deprem bölgesinde seçim sonuçlarından sonra kutlama yapanların oluşturduğu araba konvoylarına güzel dokunuşlar var yazısında. Okunmasını tavsiye ederim

Uzun süre takipte kaldığım haber programları, reels videoları, TikToklar, röportajladan en çok güldüğüm bir sokak röportajını paylaşmak istiyorum. Hangi şehir hangi sokak belli değil.
Muhabir elinde mikrofon yanında kameraman sokak ortasında gelen geçeni yakalayıp "Oyunu kime vereceksin?" diye soruyor. Genç bir adam cevap vermekte kararlı mı kararsız mı belirsiz muhabire yakalanıyor. Kaçsam mı dursam mı karar veremeden muhabir tokat gibi soruyor: "Oyunuzu kime vereceksiniz?" Ben olsam "size ne?" der geçerdim. Adam başlıyor anlatmaya, duymaktan ezberlediği soğanı dahi unutmuyor.

"Bıktık bu pahalılıktan, geçinemiyoruz, maaşlar düşük, işsizlik, enflasyon, elektrik, su telefon, ellere bitcoin, fon, saksafon, megafon" sonra "Ne de konuşuyormuşum be!" der gibi bakıyor arkadaşına. Sonunda muhabir dayanamıyor tekrar ediyor soruyu;
"Peki kime oy vereceksiniz?"
"Erdoğan'a" diyor adam.
Muhabir şaşkın kameramanla bakışıyor, tekrar soruyor.
"Şimdiki cumhurbaşkanımız kim?" diyor.
Genç adam yanındaki arkadaşına soruyor 
"Ya kimdi bizim cumhurbaşkanı?"
Genç kadın muhabir "Pes yani!" diyerek kaçıyor.
Ben "Pes yani!" demedim. Levent Kırca gibi "Olacak o kadar." dedim.

Çok seçimler, çok politikacılar görmüş biri olarak Ecevit'in nezaketini, olgunluğunu hatırlamadan geçmeyeceğim. Onu bir şiiriyle anmak isterim.
 

YARIN

Şair: Bülent Ecevit

birşeyler olacak yarın
duruşundan belli
kırdaki atların
bulutların koşuşundan belli
kazışından köstebeklerin toprağı

karıncaların telâşından belli
birşeyler olacak yarın
belki bir tomurcuk
belki bir ağacın düşen yaprağı

belki de bir çocuk

pek o kadar göremesek de uzağı
kuşların uçuşundan belli
birşeyler olacak yarın
öbür günden önemsiz
yarından önemli.

 

 

NESRİN AYKAÇ