MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU TOPLANDI

"Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı.

Ankara 21.08.2025 10:54:00 0
MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU TOPLANDI

"Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı.

 

"Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. TBMM Tören Salonu'ndaki toplantıda, "Cumartesi Anneleri" ve "Barış Anneleri" hazır bulundu.

Kurtulmuş, toplantının açış konuşmasında, komisyonunun ilk 3 toplantısında çalışma düzeninin tesis edildiğini, dün gerçekleştirilen toplantıda ise toplumun farklı kesimlerini dinlemeye başladıklarını söyledi.

Dün şehit ailelerini, gazileri ve "Diyarbakır Anneleri"ni dinlediklerini aktaran Kurtulmuş, bugün ise "Cumartesi Anneleri"ni ve "Barış Anneleri"ni dinleyeceklerini söyledi.

Kurtulmuş'un konuşmasının ardından "Cumartesi Anneleri" ve "Barış Anneleri" talep ve görüşlerini dile getirdi.

"Cumartesi Anneleri"nden İkbal Eren Yarıcı, toplantıda ağabeyi Hayrettin Eren için konuştu.

Yarıcı, yaşam hakkı elinden alınan ağabeyi Eren ve tüm gözaltında kaybedilenler için adaletin sağlanması ve akıbetlerinin açıklanmasının sağlanması için komisyon toplantısına katıldığını söyledi.

Ağabeyi Eren'in 21 Kasım 1980 tarihinde arkadaşı ile buluşmak için Saraçhane'ye gittiğinde polis tarafından gözaltına alındığını ve ona ulaşamadıklarını belirten Yarıcı, ağabeyini bulmak için birçok yere başvurduklarını, ulaşamayınca mücadelelerini basın açıklamalarıyla Galatasaray Meydanı'nda sürdürdüklerini ifade etti.

Yarıcı, şöyle konuştu:

"Komisyon olarak Cumartesi Anneleri ile görüşme isteğinde bulunmanızı hem biz kayıp yakınları hem de ülke demokrasisi açısından önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bu komisyonun çözüm odaklı ve samimi olduğuna inanmak istiyorum. Şayet, hep birlikte gerçekten demokratik bir ülkede yaşamak istiyorsak, bu yaraların iyileştirilmesi gerekir. Bunun için de bilimsel yollarla ilerlenecek, hakikatleri ortaya çıkartacak, doğru çözümler üretecek içinde bizim de yer alacağımız bir komisyonun kurulması gerektiğini düşünüyorum."

"Cumartesi Anneleri"nden Maside Ocak Kışlakçı, ağabeyi Hasan Ocak'ın yıllar önce gözaltına alındığını, ilgili tüm kurumlara başvurduklarını, 58 gün sonra Adli Tıp Kurumu'nda ağabeyine yapılan işkence izlerinin bulunduğu cansız bedenine ait fotoğraflara ulaştıklarını anımsattı.

Kışlakçı, cezasızlığa son verecek düzenlemeler için bu komisyonda gerekli adımların atılmasını istediklerini söyledi.

- "30 yıldır babamı arıyorum"

Besna Tosun ise babası Fehmi Tosun'un 19 Ekim 1995'te Avcılar'daki evlerinin önünde beyaz bir araçla kaçırıldığını ağlayarak anlattı.

Tosun, "Babam zorla kaybedildiğinde 35 yaşındaydı, ben 11 yaşındaydım. Bugün 30 yıldır babasına mezar arayan bir evlat olarak buradayım." dedi.

Besna Tosun, aile olarak yıllardır bütün resmi makamlara başvurduklarını ancak ne babası Fehmi Tosun'dan ne de aynı gün kaçırılan babasının arkadaşı Hüseyin Aydemir'den haber alamadıklarını anlatarak, şunları kaydetti:

"Gözaltında kaybetmeler başta olmak üzere insanlığa karşı suçlar zaman aşımına uğratılamaz. Failler yargı önüne çıkarılmalı. Yalnızca mağdurların adalet talebini karşılamakla kalmaz. Aynı zamanda toplumsal güveni yeniden tesis eder. Geride kalanlar için adil onarım. Yaşanan kayıplar ve travmalar için onarıcı politikalar hayata geçirilmelidir. Kamusal ödül, anma alanları, hatırlama mekanları bu sürecin birer parçası olmalıdır. Galatasaray Meydanı gibi. Kurumsal reform. Hak ihlallerine zemin hazırlayan ve suistimallere göz yuman güvenlik, yargı ve idari yapılar yeniden yapılandırılmalıdır. Demokratik denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Toplumsal diyalog ve katılım. Barış süreci toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde yürütülmelidir. Şiddete maruz kalanlar, kadınlar, sivil toplum, yerel inisiyatifler bu sürecin aktif özgürlüğü haline getirilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesinin kararları uygulanmalı. Galatasaray Meydanı'ndaki keyfi yasaklara son verilmeli. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun alt komisyonu olarak gözaltında kayıpları araştırmak üzere Hakikat Komisyonu kurulmalı. Bütün kayıp yakınları dinlenmeli. Devlet gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluğunu kabul etmeli, resmi özür dilemeli. Gözaltında kaybedilenlerin akıbetleri açıklanmalı. Onlardan geriye kalanlar ailelerine uygun bir şekilde teslim edilmeli. Gözaltında kaybetme suçunun fail ve politik sorumlularını koruyan cezasızlığa son verilmeli, adalet sağlanmalı.Türkiye'yi imzalamaktan kaçındığı Birleşmiş Milletler, bütün kişilerini zorla kaybedilmeden korunmasına dair sözleşme ile Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma statüsünü imzalamalı, onaylamalı, uygulamalı. Burada kısa bir not düşmek istiyorum."

- "Gencecik evlatlarımız değil de silahları toprağa gömelim"

9 Temmuz 2000 yılında ölen Nesrin Teke'nin annesi "Diyarbakır Barış Anneleri"nden Nezahat Teke ise "Analar ağlamasın, silahlar sussun, evlatlarımız ölmesin. Bunu söylerken sadece Kürt anneleri için demedik. Hem Türk ve Kürt anneleri için söyledik. Çünkü anne annedir." dedi.

"Barış Anneleri"nin yıllardır aynı talepleri dile getirdiğini aktaran Teke, "Yirmi beş yıldır hep söyledik, analar ağlamasın, silahlar sussun, evlatlarımız ölmesin. Bunu sadece Kürt anneleri için demedik, Türk anneleri için de dedik. Çünkü anne annedir, acının dili yoktur." ifadelerini kullandı.

Kendi kızının 19 yaşında yaşamını yitirdiğini anlatan Teke, "Kızım kendini yakarak tecridi protesto etti. O günden beri kızımın yanan saçının kokusu hala burnumda. Biliyorum, barış gelse kızım geri dönmeyecek. Ama söz verdim, başka analar ağlamasın diye mücadele edeceğim." diye konuştu.

Annelerin talebinin yıllardır aynı olduğunu vurgulayan Teke, "Bu acılara son vermeniz gerekiyor. Bu savaş ne zamana kadar sürecek? 50 yıldır sürüyor. Hani isterse savaş deyin, isterse çatışma deyin, ne derseniz deyin. Ama sonlanması gerekiyor." dedi.

Cezaevlerinde hasta tutuklular bulunduğunu da anımsatan Teke, "Ölüme karşıyız. İnsanlar ölmesin. İnsanın dini, dili, ırkı, kimliği ne olursa olsun. Benim için insan insandır. Buna karşı durmamız gerekiyor. Çözüm için ne yapmamız gerekiyorsa onu yapalım. Taşın altına koymaksa elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymaya hazırız." ifadelerini kullandı.

"Barış Annesi" olarak bilinen Türkiye Bozkurt, barış için hep mücadele ettiklerini söyledi. Savaş ve barışı annelerden sormak gerektiğini kaydeden Bozkurt, "Patlayan mermiler annenin ciğerine geliyor. Biz kitaplarda okumadık, yaşadık. Biz 4 bin köyün yakılmasını, faili meçhulleri gördük. Biz gözyaşlarımızı tutamadık." dedi.

Bozkurt, cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ile hasta tutuklu ve hükümlerinin tahliye edilmesini istedi.

"Barış Annesi" Rebia Kıran, bu süreci desteklerini aktardı. Kıran, "Barış bir suç değil. Altın tahttır. Bu Meclis, bu altın tahta sahip çıkarsa Türkiye gülistanlık olur." dedi.

Adalet istediklerini belirten Kıran, "Kürt-Türk birlik olsa bütün dünya ayağımıza gelir. Türkiye kimsenin ayağına gitmez." ifadesini kullandı.

Toplantının ikinci oturumunda, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER), Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı ile İnsan Hakları Derneği (İHD) temsilcileri gözlem, öneri ve görüşlerini ifade etti.

İHD Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, komisyonun yasayla kurulmamasını eleştirdi, çalışma süresinin kısa olduğunu söyledi.

İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Vetha Aydın Yüksel, Derneğin çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

Kendilerinin bu sürecin hem tanığı hem mağduru olduklarını ifade eden Yüksel, "Kürt meselesinde çıkan sorunlardan kaynaklı hem mağdur hem tanık olarak karşınızda duruyorum. İHD'nin dili, İHD'lilerin istediği devamlı barıştır. Yargı süreçlerine maruz kalsak da tehdit edilsek de kurulan komisyonla birlikte bu çalışmaları yürüteceğiz. Barış hakkını savunmaya, insan hakları ihlallerini görünür kılmaya devam edeceğiz. İnsan haklarına dayalı bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz." diye konuştu.

İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, kalıcı barışın tesisi için önerileri olduğunu belirterek şunları söyledi:

"Komisyonun, PKK militanlarının silahsızlanması ve toplumsal yaşama katılması için gerekli yasal düzenleme hazırlıklarına başlayarak bu konuda olumlu dünya deneyimlerinden ve uzman kişilerden faydalanması gerektiğini düşünüyoruz. Kürt toplumunda manevi değeri yüksek olan Şeyh Said, Seyit Rıza, Said Nursi gibi büyüklerin mezar yerlerinin açıklanarak, naaşlarının ailelerine teslim edilmesi gerekiyor. Bu husus toplumun sürece güvenini artıracağı gibi onlarca yıldır devam eden kişilerin yakınlarını gömebilme hakkının ihlalini de sona erdirecektir."

İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği Genel Başkanı Kaya Kartal, tarihi bir süreçten geçildiğini dile getirdi.

Kartal, sürecin hukuki metinlerle taçlandırılması gerektiğini belirterek, çözüm yönünde atılan adımları destekleyecek ve tekrar silaha dönülmesini engelleyecek fikirler üretmenin önemine dikkati çekti.

Çözüm önerileri olarak geçmişi kurcalamaktan ziyade geleceği inşa etmek perspektifinden hareket edilmesi gerektiğini söyleyen Kartal, "Bu toplumun özellikle Kürtler ve Türkler açısından baktığımızda çok temel birleştirici unsurları var. Din, bunlar içinde en önemlisi." dedi.

Kartal, infaz kanununun yamalı bohçaya döndüğünü ve artık değişmesi gerektiğini söyledi, bazı belediyelerde yapılan görevlendirmelere son verilmesi gerektiğini savundu.

Süreçte ciddi bir aşamaya geçildiğini, silahların yakıldığını ifade eden Kartal, "Bunun artık geri dönüşünün olmaması lazım." diye konuştu.

Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkanı Mahsum Batı, sürecin şeffaf olmasını temenni ettiklerini söyledi. Batı, Tahir Elçi dosyasının klasik bir cezasızlık örneği olduğunu savundu.

Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkan Yardımcısı Erkan Şenses, PKK'nın fesih ve silah bırakma kararını önemsediklerini ifade etti.

Şenses, kalıcı barış ve refah ortamının oluşabilmesi için ciddi bir demokratizasyona ihtiyaç olduğunu söyledi.

- "Evet umudumuz var, bu süreç tamamlanacaktır"

İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Fehmi Bülent Yıldırım ise İHH'nin uluslararası ara buluculuk tecrübelerine vurgu yaptı.

Daha önce Filipinler'de hükümet ile Moro İslami Kurtuluş Cephesi, Tayland'da Patani bölgesinde Malay Müslümanları ve hükümet arasındaki görüşmelerde ve Afganistan'da Taliban ile diğer gruplar arasında ara buluculuk görüşmelerinde yer aldıklarını belirten Yıldırım, "Uluslararası ara buluculuklarda şunu gördük, ülkenin dışında herhangi bir el bu barış masalarına veya çözüm süreçlerine veya silah bırakma süreçlerine müdahil oluyorsa süreç bir noktadan sonra tıkanıyor ilerlemiyor. O nedenle Meclis'teki bütün partilerin burada görev alması, burada bir iradenin varlığını gösteriyor ve Meclis Başkanımızın da buna başkanlık yapması nedeniyle evet umudumuz var, bu süreç tamamlanacaktır." diye konuştu.

Yıldırım, Kürt, Türk ve Arap kardeşliğinin Orta Doğu'daki oyunları bozacağına inandıklarını vurgulayarak, "Suriye, Irak, Orta Asya, Kafkasya, Ermenistan, Rusya ve Almanya, Fransa, daha birçok yerle görüştük, çalıştaylar düzenledik." dedi.

İsrail'in Mavi Marmara baskınında Türk ve Kürtler ile Arapların şehit olduğunu söyleyen Yıldırım, Türklerin, Kürtlerin ve Arapların İsrail zulmü karşısında birleştiğini dile getirdi.

Türkiye'nin bölgesindeki tehlikelere işaret eden Yıldırım, "Önümüzde çok büyük bir tehlike var, bu da İsrail'in şımarıklığıdır. Bu tehlike bugünden yarına kapımıza kadar geliyor." ifadesini kullandı.

Orta Doğu'da barışın sağlanması için bütün bölgesel dinamiklerin dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "Orta Doğu'yu birlikte ele almadıktan sonra, bütün Kürt bölgelerini ele almadıktan sonra sadece Türkiye üzerinden yapılabilecek herhangi bir gelişme yeterli olmayacaktır." diye konuştu.

- "Bütüncül bir yaklaşım şart"

İHH İnsani Yardım Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Vahdettin Kayhan, Vakfın 2016 sonrası çalışmalarına değinerek, o dönemde İnsani Yardım Masası bünyesinde "Kürt Masası"nı kurduklarını belirtti. Kayhan, bölgedeki tüm illerde STK'lerle, kanaat önderleriyle, akademisyenlerle ve aşiret reisleriyle, Kürt meselesiyle ilgili görüş beyan eden herkesle temas kurduklarını söyledi.

Kürt meselesinin yalnızca Türkiye'ye ait değil, bölgesel bir sorun olduğunu dile getiren Kayhan, "Suriye'de de Irak'ta da İran'da da aynı mesele önümüze çıkıyor. Bu nedenle bu bütüncül bir mesele, bu meselenin bütüncül olarak çözülmesi Türk-Kürt-Arap kardeşliğinin inşa edilmesi Orta Doğu'nun barışı, huzuru, güveni demektir. Bu alanda İHH olarak elimizden gelen bütün gayretleri gösteriyoruz." dedi.

- "Ortak ve resmi görüşler değil"

TBMM Başkanı Kurtulmuş, sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmelerinin ardından toplantıya ara verdi.

Kurtulmuş, toplantıda herkesin kendi fikrini ve bakış açısını dile getirdiğini belirterek şunları kaydetti:

"Komisyona davet ettiğimiz insanların dile getirdiği görüşler komisyon tarafından kabul edilen ortak bir görüş değildir. Herkes kendi görüşünü dile getiriyor. Bütün bu konuşmaları özetlemek gerekirse katılan misafirlerimizin ortak olarak söylediği şey, sürece destek olacakları, bu sürecin doğru bir süreç olduğu, iyi yönetilmesi ve bir an evvel barış ve kardeşlik içinde tamamlanması gerektiği yönündeki görüşleridir. Her bir grup bundan sonraki süreçte katkı sunmak istediklerini ifade ettiler. Bundan evvel konuşanların konuşmaları hakkında söz almayalım. Zaten baştan kararlaştırdığımız anlayışa da uygun düşmez. Bunların hepsi tutanaklarda yerini aldı. Tutanaklarda yer alan görüşlerin komisyonun ortak, resmi görüşü olmadığını tutanaklara geçirmiş olayım."

CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, silahların susmasından herkesten daha memnun olduğunu söyledi.

Elçi, barış tesis edilmek isteniyorsa konuşulacak biricik konunun "adalet" olması gerektiğini savunarak, "Savaşın karşısında 'barış', barışın temelinde 'adalet' vardır. Bu amaçla çıkılan yolda önümüzdeki taşları temizleyerek ilerlememiz gerekir. Barışı tesis edebilmek için objektif ve bağımsız bir yargının olması birinci öncelik olmalıdır." diye konuştu.

Kurtulmuş, Komisyonun gündeminde yer alan konuların tamamlandığını söyledi. Komisyonun 27 Ağustos Çarşamba günü saat 11.00'de aynı salonda altıncı toplantısını gerçekleştireceğini belirten Kurtulmuş, bu toplantıda TBMM'nin önceki dönem başkanlarının dinleneceğini ifade etti. Kurtulmuş, "28 Ağustos Perşembe günü de burada saat 14.00'te Türkiye Barolar Birliğini ve hukukçuları dinleyeceğiz." dedi.

 

ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA

38.4° / 19°
  • BIST 100

    11134,7%1,58
  • DOLAR

    40,93% 0,00
  • EURO

    47,73% 0,04
  • GRAM ALTIN

    4388,12% -0,42
  • Ç. ALTIN

    7073,77% 0,00