İstanbul’da bir araya gelen uzmanlar, siyasetçiler, akademisyenler ve çevreciler; anti-nükleer mücadele ateşinin körüklenmesi için çağrı yaptı. NKP Dönem Sözcüsü Atar da, “Mesele sadece Akkuyu değil çünkü Akkuyu’nun ardından Sinop diyenler şimdi de 3. nükleeri gündeme getiriyor” dedi.
Yeşil Düşünce Derneği, Kıbrıslılar Bilim, Eğitim Sağlık ve Dayanışma Derneği (KİBES), nükleersiz.org, Avrupa Parlamentosu Yeşiller/Özgür İttifak Grubu Eş Başkanı ve Milletvekili anti-nükleer aktivist Rebeca Harms’ın çağrıcılığında, “Nükleer Tehdit ve Akdeniz Havzasında Ortak Mücadele” konulu bir panel düzenlendi.
İstanbul’da Innpera Otel’de gerçekleştirilen panele; Milletvekili anti-nükleer aktivist Rebeca Harms, Yeşil Düşünce Derneği Başkanı Sevgi Mutlu, CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, HDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Mersin Dönem Sözcüsü ve Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Mersin Şube Başkanı Seyfettin Atar, Tarım Orkam-Sen Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Kilim ve çok sayıda davetli katıldı.
Panelin Moderatörlüğünü Dr. Ümit Şahin yaparken, açılışta konuşan Milletvekili Rebeca Harms, otoriterleşmede, demokrasiden uzaklaşma konusunda Cumhurbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın giderek Putin’e benzediğnii söyleyerek “Bu durum nükleer santral yapımı ısrarı ile ilgili şeffaflık konusunda sorun teşkil ediyor. Oysa bugün Avrupa`da nükleer santraller enerji stratejisinde, riski ve ekonomik maliyeti nedeniyle terk ediliyor” dedi.
“BİRLİK OLMALIYIZ”
Toplantıda ilk panelist olarak konuşan NKP Dönem Sözcüsü Seyfettin Atar, Mersin Akkuyu’da 1970’lerde başlayan nükleer serüvenin, “Karanlıkta kalacağız” denilerek hala devam ettiğini söyledi. Akkuyu’de yapılmak istenen nükleer santralin ülkenin elektrik ihtiyacını karşılayacağına yönelik açıklamaların gerçeği yansıtmadığını savunan Atar, “Bu süreçte birlik beraberlik içinde olmak önem arz ediyor çünkü Akkuyu’nun arkasından Sinop ve milli sermaye ile yapılacağıyla söylenen üçüncü bir nükleer santralden daha bahsediliyor. Akkuyu’nun farkı tamamen Rusya’ya ait olmasıdır. Akkuyu’da ne teknoloji transferi ne de başka bir alanda Türkiye’nin çıkarına hiçbir şey yok, olayların arkasında başka düşüncelerin olduğu artık açıkça ortaya çıktı.
“İNSANLAR KORKU İÇİNDE”
En önemlisi atıkların ne olacağıdır ki bu konu hala belirsizliğini korumaktadır. Olay nükleer santrali yaptırmamakla da sınırlı değil. Diyelim ki santral yapıldı ama devreye sokulamadı. Çünkü zaten Akdeniz’in su sıcaklığı nedeniyle santralin verimli olarak çalıştırılamayacağı bir gerçek. NKP olarak geçtiğimiz günlerde Asya Formu’na katıldık ve burada diğer tüm ülkelerden nükleer santrallerle ilgili son durumlar hakkında bilgi aldık. Tayvan’da nükleer santrallere hükümet bile karşı, nasıl kapatacaklarını düşünüyorlar. Japonya’da insanlar elektronik radyasyon ölçüm cihazı ile dolaşıyorlar çünkü korku içindeler. Japonlar bu işi çözemediyse dünyada hiç kimse bu işi yapamaz.
“REFERANDUMA HAYIR”
Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapılıp, yapılmaması ile ilgili bir referandum yapılmasına karşıyız. Çünkü bu teknik bir konu ve zaten fazlasıyla siyasi malzeme yapılmış durumda.
Diğer yandan Akkuyu bir turizm cennetidir ve bu bölge alternatif kaynaklarına sahiptir. Ancak ne yazıkki yenilenebilir enerji kaynakları Türkiye’de hiç kullanılmamakta. Madem bizim enerjiye ihtiyacımız var, o zaman bunu en az zararlı olan yöntemle sağlamalıyız.
Öte yandan Akkuyu’da söz konusu yüklenici firma Rosatom insanlara iş sözü verip, kırtasiye, eşofman yardımları ile göz boyamaya çalışıyor. Ancak biz Akkuyu halkına bu santralde kimsenin çalıştırılmayacağını anlatmaya çalışıyoruz. Mersin’de yerel yönetimlerden de bu anlamda önemli destekler almaktayız. Son olarak seçimlerin ardından göreve gelen yeni Büyükşehir Belediye Başkanı MHP’li Buhanettin Kocamaz da, nükleer santralin çevresel zararları ile ilgili daha detaylı çalışılması için katkı sunacağını ifade etmiştir” diye konuştu.
“MERSİN’İN DENEYİMLERİNDEN YARARLANALIM”
Sinop NKP adına konuşan Metin Gürbüz de, “Kömürü seviyoruz ama madenciyi sevmiyoruz, suyu seviyoruz ama o yöredeki yurttaşları sevmiyoruz. Ama cesur olup, bu mücadeleyi bütünleşik hale nasıl taşıyabiliriz diye tartışmalıyız. Cesaretimiz var, yeterki bir araya gelebilelim. Eğer bunları sağlarsak, çok rahat kazanımlar elde edebiliriz. Öte yandan Sinop’ta henüz ÇED süreci başlamadı, bu konuda Mersin’in deneyimlerinden faydalanabiliriz” dedi.
“CAN SUYU; ÖLÜM SUYU OLABİLİR”
Kıbrıs Yeşil Barış Hareketi adına konuşan Doğan Sahir de, Kıbrıs’ın, Akkuyu Nükleer Santrali’nin yaratacağı tehlikeler ile birebir muhatap olduğunu söyleyerek, “İnsanoğlu ekolojik dengeleri alt üst etmeye alıştı. Ekolojik yıkımlar ile Kıbrıs’a su getirilmeye çalışılıyor. Buna sevinenler var ama bunu başka bir yerin yıkımı pahasına yapıyoruz. Olası bir nükleer sızıntı veya kazanın Kıbrıs’a etkisi çok daha ağır olacak, suyundan yiyeceği tüm gıdalara kadar bu kirlilik bizzat yaşanacaktır. Böylesi bir yakınlık içindeyken, can suyu denilerek getirilen su Akkuyu Nükleer Santrali ile bir ölüm suna dönüşebilir. Dünyada bir kavanoz içinde yaşıyoruz bu kapsamda Fukuşima veya Çernobil bizlere uzak değil. Japonya’da teknolojide çok ileride olmasına rağmen başına neler geldiğini hep birlikte izledik. Nükleer santrallerde hala bilinmezlikler, hesaplanamayan insan hatalarına açık boyutlar vardır. Kıbrıslı insanların bu konuda aydınlanması için daha çok çalışma yapılmalıdır. KKTC olarak yenilenebilir enerjiye yönelmekte de geri kaldık ama bunu zorlamalıyız” diye konuştu.
“MERSİN HALKI YALNIZ DEĞİL”
HDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de, parti olarak nükleer enerjinin her hangi bir biçimde faydası olmayacağı görüşünde olduklarını söyleyerek “Çünkü usulüne göre yapılmış bir nükleer santral olamayacağını bilimsel bir gerçek olarak kabul ediyoruz” dedi.
Bu çerçevede Mersin’deki nükleer santral yapımına da karşı olduklarını söyleyen Kürkçü, Mersin halkının, her ankette yüzde 75-80 oranında nükleer santrallere karşı olduğunu ortaya koyduğunu söyleyerek, santralin yapılacağı noktalarda ise bu direncin düşmüş durumda olduğunu vurguladı. “Onlardan ses çıkmayınca, Mersin’deki anti-nükleer mücadelenin acil tabanı da bir durağanlık içine girdi” diyen Kürkçü, şöyle devam etti; “Bu toplantının devamı acilen Mersin’de yapılmalı çünkü Mersin halkının bu mücadelede yalnız olmadığının sezgisinin arttırılması ve yerele, köylerde kırsalda yansıması çok önemli. Mersin’deki problem, ne olduğunu bilmemekle beraber, bilinenin önlenememesi, kadercilik oluşmasıdır.
“AMAÇ NÜKLEER GÜÇ OLMAK”
Nükleer santraller, Türkiye’nin enerji açığını kapatmakla rasyonel olarak bir ilgisi yok. Zaten Türkiye’yi yönetenlerin fikri enerji açığını kapatmak değil, bir nükleer kulübe dahil olmak, atom bombası yapma kapasitesini elde tutmak. Nükleer santral bölgesel siyasetin tamamlayıcı bir argümanı olarak görülmekte. Neresinden bakarsak bakalım bu konuda dünya çapında küresel bir işbirliği, Akkuyu için seferberlik yapılması gerekiyor. Yerel mücadele ile bu plana karşı çıkamayız. Mersin’in kendi başına bu iş ile başa çıkmasına olanak yok ama yerel hareketlilik de kaybedilmemeli. Bu mücadele her düzeyde ortaklık bakımından çalışmaya, işbirliğine açığız. Halkın görerek inanmaya çok daha yaktın olduğunu göz önüne alınca muhalefet partilerinin ellerinde bulundurdukları belediyelerin kapasitelerin kullanarak sürdürülebilir enerji kaynakları ile anlamlı bir gündelik hayat sürdürmenin örneklerini ortaya koymaları önemlidir. Bu kampanyayı sürdürmek adına hem CHP, hem MHP hem de bizim belediyelerimizin yapabilecekleri işler var ama bunlar denenmiyor. Bunlar denenmelidir”.
“AMAÇ NÜKLEER RANT VE SİLAH
CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, Mersin’deki nükleer karşıtı mücadelenin 35 yıllık bir destan olduğunu ve halen ateşini koruduğunu vurguladı “35 yıldır Mersin halkı neden nükleer santral istemiyor?” diyen Atıcı, “Çünkü halk sağlığını seviyor. Halk çok iyi biliyor ki nükleer santrallerin olduğu yerlerde yetişen ürünler ne iç, ne dış piyasada alıcı bulmaz. Halk biliyorki; nükleer santral yapıldığı zaman balıkçılık da bitecek. Halk istemiyor çünkü Akkuyu cennetten bir köşedir. Mersin halkının yüzde 80’i nükleer santrale hayır diyor. AKP Mersin’den oy alıyor o zaman demekki AKP’lilerin büyük bir kısmı da nükleere hayır diyor. Halk istemiyor çünkü atıkların nasıl bertaraf edileceğini daha dünya çözemedi. Politikacılar doğruları söylerler ise iktidar olamıyorlar, AKP de, ‘Atıkları Rusya haledecek’ diyerek, yalan söylüyor. Akkuyu’daki proje; rıhtım, yaşam merkezi, atık depolama merkezi ve nükleer santral alanı olarak geçiyor. Mersin’de halk bunu görüyor, biliyor ve ‘hayır’ diyor. Halk çok iyi biliyorki, Mersin’in de, Türkiye’nin de nükleer enerjiye ihtiyacı yok. Hedefin enerji üretmek olmadığını halk çok iyi biliyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız, Meclis kürsüsünde, ‘Nükleer santral demek sadece enerji demek değildir’ diyor. Bu sözler hedefi ortay koyuyor. Başbakan Ahmet Dautoğlu, ‘Yeni Ortadoğu’nun sahibi biz olacağız’ diyor. İşte bu bunun içinde elinizde nükleer güç olması gerekiyor. Güneşten elde edilen enerjinin daha ucuz olduğunu Konya’da kurulacak güneş enerji santrali ile gördük. Akkuyu için öngörülen yatırım tutarı 20 milyar dolar iken Konya’daki projenin maliyeti 9 milyar dolardır. Üstelik de üretilecek enerji miktarı aynıdır.
Daha pahalı olduğu halde, ihtiyaç olmadığı ve halk istemediği halde hükümet nükleer santralde neden ısrarlı? Bunun iki boyutu var; rant ve nükleer silah” şeklinde konuştu.
“KIBRIS TEHLİKEDE”
Kıbrıs Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili Armağan Candan da, Kıbrıs’ın, Mersin’in Gülnar İlçesi Akkuyu mevkiinde yapılmak istenen Akkuyu Nükleer Santrali’ne, İstanbul’dan çok daha yakın olduğunun altını çizerek, “Elbette enerji tüm ekonomiler için olmazsa olmaz bir girdi ama bunun için dünyanın geleceğinin riske atılması kabul edilebilir değil. Bu bakımdan tüm Akdeniz’i tehdit eden bu projeye karşı yürütülen mücadeleyi selamlıyoruz. Ancak Kıbrıs’ta bu konuda bir bilinç oluşmuş değil, önümüzdeki dönemde bu konuya katkı sunmak adına Güney ve Kuzeyi içine alacak bir organizasyonu Kıbrıs’ta yapmaya açığız” dedi.
“NÜKLEER SANTRALİMİZ YOK AMA NÜKLEER ATIĞIMIZ VAR”
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi adına konuşan Arif Ali Cangi, İzmir Gaziemir’de ortaya çıkan nükleer atıklar ile ilgili bilgi vererek, “Türkiye olarak nükleer santralimiz yok ama atığımız var. Nasıl oluyor bu? İzmir’de TSK’ya kurşun üreten bir fabrika vardı. Burada nükleer atık olduğunu devletin ilgili kurumları 2007 yılında öğrendi ve yerel yönetimlerden merkezi hükümete kadar her yere haber verildi. Ama bu durum İzmirlilerden saklandı. 2007 yılında bu gerçeğin ortaya çıkması ile yargı süreci başlattık. Ancak şuanda soruşturma kapatılmaya çalışılıyor. Öte yandan yargılama sürüyor ama buradaki atıklar ne olacak? Mahalleyi kaldıramayacağımıza göre atıkların bertaraf edilmesi gerekiyor. Düzenlenen resmi bir raporda yer altı sularında nükleer atık kirliliği yok ama yüksek dozda kurşun gibi ağır metaller tespit edildi. Öte yandan toprakta nükleer atıklar bulundu. Türkiye’de nükleer santral yokken, bu nükleer atıkların nereden geldiği ise halen açıklanamıyor. Biz Türkiye olarak daha nükleer santralimiz yokken sahip olduğumuz nükleer atığı nasıl bertaraf edeceğimizi çözemezken, bir de nükleer santral kurmaya çalışıyoruz” dedi.
ARTUKLU HABER AJANSI-İSTANBUL