Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanemizde görev yapan Doç. Dr. Kadri ATAY, hepatit B hastalığıyla ilgili uyarılarda bulundu: “Taşıyıcı olan hastalar bile mutlaka yılda bir kez kontrole gelmelidir.”
Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Kadri ATAY, hepatit B virüsünün karaciğerde iltihaplanmaya neden olarak sinsi şekilde ilerlediğini, zamanla siroz ve karaciğer kanseri gibi ciddi sonuçlara yol açabileceğini söyledi. Doç. Dr. Atay, özellikle Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgeleri'nde hepatit B sıklığının yüksek olduğuna dikkat çekerek, toplumda hâlâ yanlış bilinenlerin olduğunu vurguladı.
"Karaciğerde İltihap Oluşturup Siroza Neden Olabiliyor"
Doç. Dr. Kadri ATAY, hepatit B hastalığının bir virüs hastalığı olduğunu belirterek şu bilgileri verdi:“Hepatit B, karaciğeri etkileyen, karaciğerde iltihaba neden olan ve bu iltihaplanma sonucunda da sinsi şekilde ilerleyip karaciğer sirozuna ve siroz zemininde de karaciğer kanserine neden olabilen bir virüstür. Türkiye'de ortalama hepatit B sıklığı yaklaşık yüzde 3-4 oranındadır. Ancak bölgeden bölgeye farklılık göstermekle beraber, maalesef bizim bölgemizde, yani Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde bu sıklık yüzde 10 gibi oranlara çıkarken, batıda Ege ve Marmara Bölgeleri’nde sıklığı yaklaşık yüzde 2-3 oranlarına düşmektedir. Bu da şunu gösteriyor: Özellikle bölgemiz ve Türkiye için hâlen bir halk sağlığı problemi olduğunu göstermektedir.”
"Anneden Bebeğe Geçebiliyor, Ortak Eşya Kullanımı da Riskli"
Hepatit B virüsünün en sık bulaş yollarından da bahseden ATAY, şunları söyledi:
“Bulaş yollarından bahsedecek olursak, en sık kan ve vücut sıvılarıyla bulaşır. Bununla beraber anneden bebeğe doğum sırasında geçebilmektedir. Bir de hepatit B, hastaların ortak kullandığı diş fırçası, tıraş bıçağı ve tırnak makası gibi malzemelerle de bulaşabilmektedir.”
Doç. Dr. ATAY, hepatit B'nin genellikle kendiliğinden iyileşebildiğini ancak yaş faktörüne göre bu durumun değiştiğini de belirtti: “Hepatit B hastalığı aslında bir bireye bulaştığı zaman yüzde 90 oranında iyileşmektedir, yüzde 5 oranında ise kronikleşmektedir. Ancak bu virüs bebeklik zamanında kazanılırsa, yani anneden bebeğe geçerse veya çocukluk döneminde bulaşırsa, bu yaş grubunda bağışıklık sistemi güçlü olmadığı için, erişkinlerdeki gibi değil de tam tersine yüzde 90 oranında kronikleşmeye neden olabiliyor. Ve bu kronikleşme zamanla bazı hasta gruplarında siroza ve karaciğer kanserine neden olabilmektedir.”
"En Etkili Korunma Yöntemi Aşıdır"
Korunma yöntemlerine de değinen Atay, aşılama programlarının önemini vurguladı:
“Korunma yöntemleri arasında en iyisi şu an aşılamadır. Aşılama programlarıyla hepatit B enfeksiyonundan yüzde 95'in üzerinde koruma sağlamaktayız. Şu an Türkiye’de aşılama programı çerçevesinde yeni doğan tüm bireylerde hepatit B aşısı, sıfırıncı, birinci ve altıncı aylarda rutin olarak yapılmaktadır. Bu aşılama programları sonrası vücut bağışıklık kazandığı için, bu antikorlar ömür boyu koruyuculuk sağlamaktadır. Son 30 yıldır Türkiye’de rutin olarak yeni doğan her birey aşılandığı için hepatit B sıklığı giderek azalmaktadır.”
“Bununla beraber sağlık çalışanları, sık kan transfüzyonu alan hastalar, diyaliz hastaları gibi risk grubundaki bireylerde de mutlaka aşılamayı önermekteyiz.”
"Sarılmakla, Aynı Tabaktan Yemekle Bulaşmaz"
Toplumda sık sorulan sorulara da açıklık getiren ATAY, yanlış bilinenlere şöyle değindi:
“Poliklinikte hastalar tarafından bize sıkça sorulan sorular var: ‘Hepatit B’li biriyle yaşıyorum, ne gibi önlemler almalıyım?’ Aslında bazı ortak yaşanılan kişilerde yanlış bilinen şeyler şunlar: Hepatit B hastası bir bireyle sarılmak, tokalaşmak, el sıkmak, öpmek, aynı masada ya da aynı tabaktan yemek yemek hepatit B bulaşıcılığına neden olmuyor. Ancak bölgemizde bu tür yanlış düşüncelerle bize başvuran birçok hasta bulunmaktadır.”
"Taşıyıcılık Tehlikesiz Değildir, Yılda Bir Kontrol Şart"
Doç. Dr. ATAY, en önemli risk grubunun “taşıyıcı” olarak bilinen ve belirti göstermeyen bireyler olduğuna dikkat çekti:“Kronik hepatit B hastalığında ‘inaktif taşıyıcılık’ dediğimiz bir hasta grubu var. Halk arasında da taşıyıcılık olarak bilinmektedir. Bu hastalar ‘ben taşıyıcıyım’ deyip kontrollere gelmeyebiliyor. Ancak taşıyıcı ve inaktif hepatit B, gerçekte hastanın vücudunda, karaciğerinde virüsün olduğu ama karaciğere zarar vermediği bir durumdur. Ne zaman zarar vereceğini bilmiyoruz. Bu süreçte araya giren herhangi bir hastalık, bağışıklık sistemini baskılayan bir ilaç kullanımı veya durum virüsü tekrar aktif hale getirebiliyor.”
“İnaktif ve taşıyıcı olan hastalar bile mutlaka ama mutlaka yılda bir kontrollerine gelmelidir. Çünkü bu hastalık sinsi bir hastalıktır. İnaktifken aktif hale geldiğinde belirti vermesi çok nadirdir. Ve belirti vermeden bazen karşımıza geliyor; inaktifken karaciğer sirozu ve karaciğer kanseriyle gelen çok olgumuz var. Taşıyıcı hastalar mutlaka kontrole gelmelidir. Aksi halde ciddi ölüm riskiyle karşı karşıya kalabilirler. Karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri gibi çok ciddi mide kanamalarıyla karşılaşabiliyoruz.”
"Kontrolleri İhmal Etmemeli"
Son olarak Doç. Dr. Kadri ATAY, taşıyıcı bireylerin 6 ayda bir veya en az yılda bir kez hepatit B düzeylerini, karaciğer enzimlerini ve ultrason kontrollerini yaptırmaları gerektiğini vurguladı:
“6 ayda bir gelemiyorsa da mutlaka yılda bir gelip hepatit B düzeylerine, karaciğer enzimlerine ve ultrason takiplerine gelmeleri gerekir. Bu hastalar kontrolleri ihmal etmemelidir.”
ARTUKLU HABER AJANSI-MARDİN
10746,98%0,04
40,65% 0,04
46,89% 0,88
4379,59% 1,87
7018,29% 1,30