DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, katıldığı programlarda Sırrı Süreyya Önder’in vefatına ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve Serbestiyet'te bir yazı yayımladı. Ekmen, Önder’in yalnızca siyasi değil, insani ve toplumsal açıdan da eşsiz bir değer olduğunu ifade etti.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, katıldığı programlarda Sırrı Süreyya Önder’in vefatına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İletişimin, sıcaklığın ve cesaretin sembolüydü
Sırrı Süreyya Önder'in vefatının zamansız olduğuna değinen Ekmen, “Öncelikle başımız sağ olsun. Hepimiz için, memleketimiz için ve bu sorunun çözümü üzerinden pozitif yönde etkilenecek bütün halklar için çok önemli bir kayıp oldu. Sırrı Süreyya’yı 62 yaşında ve bugün değil, 85 yaşında 20 yıl sonra da kaybetseydik bizim için çok önemli bir kayıp olurdu çünkü kendisi varlığıyla her zaman bütün ortamlarda iletişimin, sıcaklığın, sempatikliğin, pozitifliğin ve tabii ki cesaretin sembolü bir isimdi. 2013’ten bu yana çok farklı vesilelerle birçok kez bir arada bulunma, görüşme, konuşma ve kendisinden faydalanma imkanı buldum. Böyle yakın iletişimde olunca da vefatı ayrı bir hüzün yaratıyor” açıklamasında bulundu.
Siyasi tarih ve çatışma çözümünde eşsiz bir tanıklık taşıyordu
Ekmen, “Bir insan olarak adeta yaşayan kültür mirası katkılarından bağımsız, içinde bulunduğumuz süreç itibariyle de önce hastalığı, bugün vefatı bizde büyük bir burukluk ve üzüntü yarattı. Yeri kolaylıkla doldurulabilecek bir insan değil. Bu tip süreçler açısından yaşayan bir siyasi tarihti. 2012'de dahil olduğu barış süreçleri için yaratılmıştı adeta. İnsanların eğitimle edindiği iletişim, müzakere, arabuluculuk yetenekleri ona Yaradan'ın bir armağanıydı. Şimdi, gergin ortamları kim yumuşatacak? Tıkanmış süreçleri kim açacak? İngiliz anahtarı gibi kimin elindeyse onun işini görecek cümleleri kim üretecek? Ya da aynı kelime veya cümleyle menfaat çatışmalarını giderecek yeni Hermes kim olacak? Çatışma çözümü, bu görüşmeler ve müzakereler üzerine çok büyük bir müktesebatı, tanıklığı vardı. Keza doğası gereği bir iletişim dehası, müzakereci ve arabulucuydu. İnsanlar bu nitelikleri elde etmek için özel eğitimler alırlar ama bu Allah’ın ona bir lütfuydu” dedi.
Doğallığıyla her mahalleyle bağ kurabilen biriydi
Sırrı Süreyya Önder'in nasıl bir insan olduğunu anlatan Ekmen, “Pratikliği, espri yapmasına bile gerek olmadan gülümsemesiyle çok sert, gerilimli ve sıkıntılı anları dahi rahatlatan bir insandı. Bu yönüyle kendisini çok arayacağız. Bir başka özelliği de Türkiye’deki bütün mahalleler için; sekülerler, dindarlar, milliyetçiler, Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler… bütün mahalleler için yine kendi doğasıyla yapmacıklık, sıradışılık olmadan iletişim kurabilen bir insandı. Onunla iletişime girdiğinizde sizin sosyolojinizle, tarihinizle, inanç ve kültürünüzle kolaylıkla bağ kurabiliyordu” ifadelerini kullandı.
Barışa olan inanç, Önder’in şahsında görünür hale geldi
Hastane sürecini de değerlendiren Ekmen, “18 gün boyunca kaldığı hastane, adeta bir modern zaman evliyasının yatırına döndü. Her kesimin, herkesin akın ettiği hastanenin kafeteryası barışa hasretin dillendiği bir agora oldu. Umutlu bir bekleyişin mekanına dönen kafeterya sohbetleri bir köyün meydanı, Anadolu'da bir kıraathanenin önü, yitik bir irfanın peşinde koşanların divanı oldu. Bir Alevi ile onun deyişleriyle, bir Sünni ile onun inandığı ayet ve hadislerle, bir inançsızla onun felsefi düşüncesiyle kolaylıkla irtibat kurabiliyordu ve büyük bir entelektüel kapasiteye sahipti. Elbette bütün ölümler zamansızdır, elbette Sırrı Süreyya Önder’in ölümü ne zaman olursa olsun bizim için zamansız olacaktı ama şimdi bir sürecin içindeydik. İlginç olacak ama ölümüyle de sürece hizmet etmiş oldu. Sırrı’nın hastanede yattığı günlerde her kesimden insan hastaneye akın akın gittiler. Bana göre onun duruşunu, kimliğini, kişiliğini aşan bir ilgi oldu; bu da süreçle ilgiliydi. Bu ilgi aynı zamanda barışa, çözüme, ortak geleceğe dair inancın da bir dışa vurumuydu” dedi.
Yarım kalan şiiri tamamlamak hepimizin sorumluluğudur
Meclis anısını paylaşan Ekmen, “Asaf Halet Çelebi’nin İbrahim şiirini okumaya sürem yetmeyince şöyle tamamlamıştı Başkanlık Kürsüsü'nden şiiri: ‘Ben ki zamansız bahçeleri kucakladım/ güzeller bende kaldı/ İbrahim/ gönlümü put sanıp kıranlar kim’ demiş ve eklemişti: ‘Dalları yeşermeyenlere gelsin.’ Şimdi, onun eksik kalan son şiirini tamamlama, yarım kalan barış çabasını yeşertme borcumuzu ödeme zamanı" ifadelerini kullandı.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA
9167,58%0,98
38,54% 0,33
43,62% 0,20
4016,84% 0,33
6526,84% 0,67