AYDAN YILDIZ GÜNEŞ: BİZ BİZE YARA DEĞİL BİZ BİZE DEVA OLMALIYIZ

Kendisine has hikayeler kaleme alan ve akıcı diliyle önemli bir çalışmanın yazarı Aydan Yıldız Güneş ile Taveo Yayınları?ndan çıkan ?Tutunmak? isimli kitabı hakkında konuştuk. Aydan Yıldız Güneş, ?Okumak; hayat kadar, su kadar, yemek içmek kadar ve nefes

Gündem 29.07.2019 10:14:46 0
AYDAN YILDIZ GÜNEŞ: BİZ BİZE YARA DEĞİL BİZ BİZE DEVA OLMALIYIZ

Kendisine has hikayeler kaleme alan ve akıcı diliyle önemli bir çalışmanın yazarı Aydan Yıldız Güneş ile Taveo Yayınları’ndan çıkan  “Tutunmak” isimli kitabı hakkında konuştuk. Aydan Yıldız Güneş, “Okumak; hayat kadar, su kadar, yemek içmek kadar ve nefes almak kadar önemlidir. Okumayan insan hayata kör, sağır ve dilsizdir” dedi.

 

Röportaj: Ziya Gündüz

 

Hocam, öncelikle böyle bir eseri yazmanızda ki temel gaye nedir?

 

Öncelikle hazırladığınız bu güzel, latif sorularınızdan dolayı size çok teşekkür ederek saygı ve sevgilerimi sunuyorum.  Bu eseri yazmamdaki gayem; yaşadıklarımdan ve gördüklerimden fazla etkilenip, dolup taştığım bir noktada, artık daha fazla içimde taşıyamayıp, kitaba aktarmamdır. Yaşanılan ve yaşatılan haksızlıkların, acımasızlıkların, adaletsizliklerin birinin farkına varıp, hatalarından vaz geçip telafi yoluna gitmesine sebebiyet vermeyi amaçlamış olmamdandır.

 

“Tutunmak” isimli kitabınızda topluma ne gibi mesajlar vermek istiyorsunuz?

 

Tutunmak adlı eserle aslında toplumda birçok kanayan yara için mesaj vermek istedim.     

 

                           İlk önce; yıkılan ailelerin esaretinde kalan çocukların inanılmaz acılara gark olduğunu belirtirken, çocuklarda açılan yaranın hiçbir şekilde kapanmayacağını vurguluyorum. Anne ve babanın sahipsiz bıraktığı çocuğunu, başkalarının ezip yok edebileceğini vurguluyorum. Babasız kalmış bir çocuğun annenin tüm çırpınışlarına rağmen o boşluğun doldurulamadığını vurguluyorum. Toplumumuzda kadına yeterince değer verilmeyip, her türlü şiddete maruz kalmış olarak ayrıldığı anda, yargılanıp ötekileştirilmesini vurguluyorum. Ne olursa olsun gittiği yerden kefeniyle çıkmasını beklerken ne yaşadığına aldırış etmeden terk edilişini vurguluyorum. Millet olarak bürokrasi olarak hatta tüm aile fertleri dahi, hiç çekinmeden bunu rahatlıkla yapabiliyor olmasını vurguluyorum. Anneye, babaya ayrıca gençlere ders alacakları konuları hikâyelerle işleyerek vurguluyorum. Gençlere yaşanmış hayatlardan ders alarak şan şöhret uğrunda kendi seviyeli hayatlarından bir an vaz geçmemelerini vurguluyorum. Anne ve babanın evlatlarının elini asla bırakmamalarını ve kardeşlerinde birbirinden asla vaz geçmeyip birbirlerine destek olmaları gerektiğini vurguluyorum. Toplum olarak bir birimizin yarasına merhem olmak, merhamet etmek, sahip çıkmaktansa kaderine terk etmeyi adet edinip, onunda imtihanı buymuş diyebiliyor olmamızı vurguluyorum. Hatta atasözümüzde, (deve bir kez çökme ile boynu vurulmaz) dendiği halde, düşene bir tekme de biz vuruyor olmamızı vurguluyorum. Sonuçta biz bize çok zarar verirken, zalimlik eden kulun karşısında yaratıcı adalet ediyor ve zulmedilen, sadece her şeyden yaratıcısına sarılıp, hayata tutunuyor. Bu da Tutunmamayı zorda olsa savaşarak da olsa başara bilineceğini öğretiyor.

 

Kitapta sizin hayatınızı konu edinen bölümler var. Bu konuda bize bilgi verir misiniz?

 

Kitabımda muhakkak ki benim hayatımdan bir şeyler olması kaçınılmaz bir hadisedir. İçimde taşmış nedenler, niçinler ve birikintiler, cevap bulamayınca ruhumu yakma noktasındayken kitap olmaya dönüşmüştür. Toplum içinde derdimi duyurduğum dosttan muhakkak ki terkedilen olmaktan yorulmuştum. (İnsan insanın zehrini alır.) kelimesini artık unutanlara maske takamamaktan yorulmuştum. Hayatımda yazmaya hep tutkundum ve en büyük dert arkadaşım sırdaşım kalem ve kâğıdım kalmıştı. Yaşadığım tüm acılarımda sadece kalemi dost edinmiştim. O hiç duymaktan ve yazmaktan usanmayınca bende yazdım. Beni anlayan sadece oydu ve ben o zor günleri kalemimin dostluğuyla atlattım. Yaşadıklarım ve gözlemlediklerim olmasa belki ben olmazdım. Acılarımdan beslenip, duygulu bir eser ortaya koyabilmeyi başarmış olsam da, geri dönmeyi düşündüğüm hiçbir yaşım ve yaşantım yok. Hiç birini yaşamayı tercih etmezdim.

 

Kitapta, “Tüm insanlığı kurtarmak” bölümü dikkat çekici. Buradan hareketle bireysel ve toplumsa kurtuluş nasıl mümkün olabilir?

 

Toplumsal kurtuluşumuz; muhakkak ki, birbirimizi düştüğümüz yerden kaldırmakla başlamalı. Biz bize yara değil biz bize deva olmalıyız. Herkes kendi önünü temizlediğinde kirlilik kalmayacağı gibi, insanlık Rabbin emrettiği gibi hayatı yaşayıp, birbirine sahip çıksa toplum kurtuluşa erecektir. Varlığı olan, varlığıyla eğlenip zor durumda olanı görmez duymaz hale geldiğinde, ne yazık ki toplum kurtuluşa ermek için yolunu bulamayacaktır. Yokluğu olan darlığıyla can çekişirken, varlığı olanda, duyarsızlığının hesabını Rabbine verecektir. Çünkü bu dünyada her şey terazi mizan üzeredir. İyi kötüyle, zengin fakirle muhatap edilip, hayat öyle terazilenip dengelenmiştir. İyi olan, kötüye iyiliği öğretip kötülükten men edecektir. Fakir olan, zengine açlığını göstererek merhamete, paylaşmaya teşvik edecektir. İşte bu düzen sağlandığında, her iki taraf için imtihanla dolu hayat kurtuluşa dönecektir. Şimdilerde sıkışınca söylenen bir söz var; her şeyini Allahtan isteyeceksin kuldan değil. Sözünü söyleyenler de kendisine verilen nimetin kendi gücüyle olduğuna inandığından, Rabbin onu zenginliğiyle fakire vesile kıldığını kabul etmeyenlerdir. Tabii ki, herkes her şeyi Rabbinden isteyecektir fakat kul vesile edilmiştir. Tüm bunları düşünüp, ona göre yaşamak hepimizin kurtuluşu olur.

 

Kitapla ilgili olumlu veya olumsuz geri dönüşümler alıyor musunuz?

 

Kitabımla ilgili bu ana kadar olumsuz bir dönüş almadım. İlk kitabım ve kendi düşüncem biraz daha betimlemeler, edebi sözler üzerinde çalışmalar yapıp, belki eserimi daha çekici bir hale getirebilirdim. Diye düşündüğüm oldu.

 

Aldığım olumlu eleştiriler; kolay okunur, akıcı, Türkçesi güzel, anlaşılabilir bir dilde oluşuydu. Ayrıca, heyecanlı ele alınınca merak içinde sonuca gitme düşüncesi, (33) hikâyesinde ayrı heyecan ayrı ibret alıcı nitelik taşımasıydı. İçindeki kahramanların her acıya vav gibi boyun büküp, kimsenin yardımı olmadan, Rabbine sığınıp, elif gibi dimdik ayağa kalkanların hakiki gerçek hikâyesiydi.

 

Bir yazar olarak, kitaba ve okumaya dair neler tavsiye edersiniz?

 

Her kitap farklı bir dünyadır. Her insanın dünyaya farklı pencereden farklı renkle yansımasıdır. Eser olmayı hak edip, ortaya çıkan tüm kitaplar farklı bilgilerle donatılmış olup, insanlığa sunulmuştur. Hiçbir kitap boşa çıkmamıştır ve uğrunda büyük emekler sarfedilmiştir. İstisnaların kaideyi bozma durumlarında seçici olmak şartıyla, Kitap okuyan bir insan hayata yabancı kalmamış olur. Okumak, insanı her konuda aydınlatır ve yapacağı olumsuz işlerden uyararak geri döndürür. İnsanın duygularını çalıştırır. Hayata kör olan gözlerini açar. İnsanın bilmeden çıkacağı yolda canı çok yanabilir. Okumadan hayata atılmak, dibini görmeden atlanılan deniz gibi insanı boşluklarda alır götürür. Okuduğun her kitap, karanlığa açılan bir ampul gibi yolunu aydınlatır. Okumak;hayat kadar, su kadar, yemek içmek kadar ve nefes almak kadar önemlidir. Okumayan insan hayata kör, sağır ve dilsizdir.

 

Yeni çalışmalarınız hakkında bize bilgi verir misiniz?

 

Şu an bir şiir kitabı hazırlığındayım. İnşallah doğru zaman, doğru insan doğru anlaşmalarla karşılaşıp, doğru kararlar verebilirsem, kitabımın ortaya çıkması için elimden geleni yapmak istiyorum. Çünkü okuduğum şiir meclislerinde şiirlerim çok beğeni alıyor ve şiir kitabım talep ediliyor fakat şu an için henüz basılmadı. Onun yanında gençlere ders alacakları yine yaşanmış hadiselerden hikâyeler hazırlıyorum. Sonra tekrar çok ilginç bir hayat hikâyesi ve bir de aşk hikâyesi yazma projem var. Şiirleri durduramıyorum onlar sürekli çoğalıyor. Şiir kitabı fazla kalın olmasın diyorlar. Çalışma önceliğim şiirlerle, gençlere olan hikâyelerde, diğer çalışmalar sonra gelecektir inşallah. Bütün bunların yanı sıra edebiyat dergilerinde hikâye ve eleştiri yazı çalışmaları yapıyorum.

 

Aydan Yıldız Güneş kimdir?

 

İstanbul Üsküdar doğumlu olup, bütün eğitimlerini doğup büyüdüğü yerde gerçekleştirmiştir. Hayatında öğrenci olmayı hep sevmiş halen Eskişehir üniversitesinde ilahiyat ön lisans okumaktadır. Çok renkli bir hayatı üzerinde taşımayı düstur edinmiştir. Aldığı musiki derslerinde güfte yazıp beste yapmayı ve içinde yaşattığı şarkılar dağarcığından bir demet taşıdığını belirtirken, gün gelip onlarında hak ettiği gönüllere ulaşacağını belirtmektedir. Mütevazı insana çok değer veren bir kişiliktir. Dünyada kimsenin acı çekmesine dayanamayan bir yüreğe sahiptir. Herkes için üzülür. Herkesi yazar. Mutluluğu tüm insanlık için diler. Ben mutlu olsam bana yetmez der. Ben tok olsam bana yetmez der.  Tüm güzellikleri ayrıştırmadan sever. Bana göre herkes mutlu olmalı der. Eğer birilerinin canı yanıyorsa, ben de gülememder.

 

Yoğun kişiliğinin yanında Ut derslerine ve makam derslerine devam etmektedir. Hayata tutunmayı, çok sevdiği kalemi ve sosyal faaliyetleri sayesinde başarıp kendini adeta bir göçüğün altından kaldırıp ayağa dikmiştir. Yaşantısına Üsküdar da kiracı olarak oturduğu evinde, üniversite okuyan biricik oğluyla devam etmektedir. İlk çıkardığı eser Tutunmak adlı eseridir. Bunun yanında şiir kitabı ve diğer hikâye kitapları çalışma aşamasındadır.

 

 

ARTUKLU HABER AJANSI

RÖPORTAJ;ZİYA GÜNDÜZ

 

 


18.6° / 8.1°
  • BIST 100

    9079,97%3,1
  • DOLAR

    32,36% 0,15
  • EURO

    34,94% -0,30
  • GRAM ALTIN

    2323,95% 0,21
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00